What’s new in Pediatric Imaging (Turkish) – December 2020

5 yıl ago

VÜCUT GÖRÜNTÜLEME

 

Küçük Wilms tümörlerine karşı nefrojenik kalıntıların görüntüleme özellikleri: Çocuk Onkoloji Grubu Çalışması AREN03B2’den bir rapor

Sandberg JK, Chi YY, Smith EA et al.

AJR 2020;214:987-994.

https://doi.org/10.2214/AJR.19.22301

Soru Nefrojenik kalıntıları Wilms tümörlerinden ayırmak için hangi görüntüleme özellikleri kullanılabilir?

Tasarım Temmuz 2006’dan Ağustos 2016’ya kadar uzanan retrospektif çalışma

Ortam Çocuk Onkoloji Grubu (COG) AREN03B2 çalışmasından tüm vakalar

Katılımcılar İki dahil etme kriterinden birini karşılayan AREN03B2 denemesine katılan 5 yaşından küçük 52 hasta: ya nefrojenik kalıntı ya da küçük (çapı 5 cm’den küçük) bir Wilms tümörünün merkezi patolojik tanısı.

Müdahale Kontrastlı BT veya MRI’da lezyonların görüntüleme değerlendirmesi patolojik olarak doğrulandı.

Çıktılar Tümör çapı, şekli (küresel veya küresel olmayan), ekzofitik görünüm, dansite (homojen veya homojen olmayan), konum (örn. Korteks, medulla veya kortikomedüller ayrım) ve lezyonunun normal böbrek ile sınırı gibi görüntüleme özellikleri.

Ana Bulgular Nefrojenik kalıntıların medyan çapı 1.3 cm, Wilms tümörününki 3.2 cm’ydi (p <0.001). Wilms tümörleri, kalıntılara göre daha yaygın olarak küresel şekilli (p <0.001) ve ekzofitikti (p <0.001). Nefrojenik kalıntılar ile Wilms tümörleri arasında ayrım yapmak için optimal boyut eşiği 1.75 cm’ydi (ROC analizine göre).

Yorum Nefrojenik kalıntılar ve Wilms tümörleri arasında örtüşen birkaç görüntüleme özelliği olsa da, çalışma daha büyük tümör boyutunun (> 1.75 cm), ekzofitik görünümün ve küresel şeklin, Wilms tümörlerini 5 yaşından küçük çocuklarda nefrojenik kalıntılarla ayırmaya yardımcı olabileceğini düşündürmektedir. Sınırlamalar, özellikle 2’den fazla lezyonu olan hastalarda (cerrahi eksizyon cerrahın takdirine bağlı olduğu için) tüm multifokal lezyonların patolojik olarak doğrulanamaması, sıkı dahil etme kriterleri nedeniyle nispeten küçük örnek boyutu ve MRI tekniklerindeki değişkenliği içermektedir.

 

Çocuklarda apandisit teşhisinde bilgisayarlı tomografinin klinik sezgiye karşı kullanılması: iki kurumlu uluslararası bir çalışma

El-Gohary Y, Molina M, Chang J et al.

Journal of Pediatric Surgery (2020). Journal Pre-Proof.

https://doi.org/10.1016/j.jpedsurg.2020.09.061.

Soru: Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir çocuk hastanesi ile İspanya’daki bir çocuk hastanesi arasında apandisit şüphesi olan çocuklarda görüntüleme kullanımındaki farklılıklar nelerdir?

Tasarım 2015’ten 2017’ye kadar uzanan retrospektif çalışma

Ortam Çok kurumlu (Le Bonheur Çocuk Hastanesi, Memphis, Tennessee ve Hospital Universitario Virgen Del Rocio, Sevilla, İspanya)

Katılımcılar 1,952 çocuk (1,288’i ABD merkezinde)

Müdahale Referans standardı olarak cerrahi patolojinin kullanılması ile bilgisayarlı tomografinin (BT) klinik sezgiler ve ultrason (US) ile kıyaslanması.

Çıktılar Birincil çıktılar, kullanılan görüntüleme yöntemlerinin (yalnızca US, yalnızca CT, CT + US), görüntüleme yöntemi kullanılmamasının ve tanı doğruluğunun oranlarını içeriyordu. İkincil çıktılar, her merkezde genel tanısal yaklaşımın duyarlılığını, özgüllüğünü, pozitif tahmini değerini(PPV) ve negatif tahmini değerini(NPV) içeriyordu.

Ana Bulgular ABD’de kullanılan en yaygın görüntüleme yöntemi yalnızca US (% 39,9), ardından yalnızca BT (% 39,3) ve CT + US (% 19,3) idi. ABD’de klinik sezgiler % 1,6’sında kullanıldı. İspanya’da, klinik sezgiler en yaygın olarak (% 48,6), ardından yalnızca US (% 48,5), US + BT (% 2,4) ve yalnızca BT (% 0,5) kullanılmıştır. Çocuklarda akut apandisit tanısı için hassasiyet, spesifiklik, PPV, NPV ve doğruluk oranları ABD hastaneleri için sırasıyla % 99,8,% 75,2,% 93,8,% 98,9 ve% 94,7 ve İspanyol hastanesi için sırasıyla % 92,5,% 96,7,% 94,7,% 95,2 ve % 95.1 idi. ABD merkezindeki negatif apendektomi oranı % 6.1 ve İspanyol merkezindeki % 4.9 iken, atlanan apandisit oranı ABD merkezinde% 0.2 ve İspanyol merkezinde% 7.5 idi.

Yorum Yazarlar, bu çalışmada ABD ve İspanya arasındaki doğruluk oranlarının karşılaştırılabilir olduğu ve İspanya’daki merkezin görüntülemeye çok daha az dayanarak da bu doğruluk oranını elde ettiği kanısına varmışlardır. Fakat buna karşılık olarak ABD merkezinde daha düşük bir fark edilmeyen apandisit oranı gözlemlenmiştir. Makale aynı zamanda uygun bir şekilde, görüntüleme maliyeti, hastaneye yatma / gözlem maliyeti oranı ve ligasyon maliyetleri dahil olmak üzere fiyat tasarrufu konularını da kısaca dahil etmiştir. İlgili bir sınırlama, çalışmanın klinik sonuçların ve maliyetlerin önemli bir belirleyicisi olan perforasyon oranlarını karşılaştırmamasıdır.

 

GÖĞÜS GÖRÜNTÜLEME

 

Çocuklarda trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonunun teşhisinde çok kesitli spiral bilgisayarlı tomografinin değeri: 5 yıllık retrospektif çalışma

Shen J, Huang L, and Hao C.

Pediatrics International 2020;62:1184-1188.

Soru Çocuklarda trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonu (YCA) için BT’nin tanısal değeri nedir?

Tasarım Temmuz 2008’den Haziran 2013’e kadar uzanan retrospektif çalışma

Ortam Tek merkez (Soochow Üniversitesi Çocuk Hastanesi, Suzhou, Çin)

Katılımcılar Toraks BT ve bronkoskopi yapılan 382 çocuk. Bu hastaların 81’ine göğüs radyografisi çekildi.

Müdahale Tüm göğsün çok kesitli, spiral BT görüntülemesi (parametreler: pitch, 0,9; 120 kV; 300 mA ve kesit kalınlığı, 2.0 mm) 2 pediatrik radyolog tarafından incelendi.

Sonuçlar Demografi (cinsiyet ve yaş), toraks BT sunumları, YCA’ların konumu ve doğası ve BT’nin duyarlılığı

Ana Bulgular Hastaların çoğu erkek (% 67) ve 1 ile 2 yaş (% 69) arasındaydı. Toraks BT’de çekim zamanı, ağırlıklı olarak aspirasyon olayından sonra 5 günden daha kısaydı (% 66). Aspire edilen yabancı cisimlerin çoğunluğu bitkisel ürünler(% 96), çoğunlukla fıstık çekirdekleri (% 48) ve ayçiçeği tohumları (% 26) idi. Azalan sırada yabancı cisimlerin yerleri sol ana bronş (% 51), sağ ana bronş (% 44) ve trakea (% 5) idi. Aspire edilmiş yabancı cisim varlığını düşündüren dolaylı bulgular arasında amfizem (% 42), lokalize obstrüksiyon (% 50), mediastinal kayma ve bilateral mediastinal gölge (% 31), subkutanöz amfizem (% 0.8) ve bronşektazi (% 0.5) vardı. BT’nin  yabancı cisimlerin doğrudan tespiti için duyarlılığı % 94 idi ve dolaylı olarak tespiti % 96’ya kadar çıkıyordu (% 43,2’deki radyografilere kıyasla).

Yorum Bu çalışma toraks BT’nin YCA’larının saptanması için yüksek hassasiyete sahip olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, BT’nin birkaç önemli dezavantajı arasında iyonlaştırıcı radyasyon ve yabancı cismi çıkaramaması vardır. Spesifiklik gibi ek teşhis parametrelerinin çalışmanın analizine dahil edilmesi yardımcı olabilirdi.

 

Çocuklarda pektus ekskavatum onarımı için Nuss prosedürünü takiben pnömotoraksı teşhis etmek için göğüs röntgeni ile karşılaştırıldığında akciğer ultrasonunun kullanılması

Bonfiglio R, Disma N, Stagnaro N et al.

Pediatric Anesthesia 2020;00:1-9.

https://doi.org/10.1111/pan.14007

Soru(lar) Nuss prosedürü sonrası pnömotoraks durumunun değerlendirilmesi için ultrasonografi, radyografi ile karşılaştırıldığında nasıldır?

Tasarı  Okuyucular arası ileriye dönük gözlemsel çalışma

Ortam Tek merkez (Giannina Gaslini Enstitüsü, Cenova, İtalya)

Katılımcılar 68 pediatrik hasta

Müdahele Göğüs ultrasonu (US) ile göğüs radyografilerinin karşılaştırılması

Çıktılar 2 anestezist (A1, A2), bir tıp öğrencisi (A3) ve toplam 12 radyolog (bir danışman radyolog R1 ve kalan 11 kişi topluca R2 olarak etiketlendi) arasında okuyucular arası uyuşma (Cohen’in kappa).

Ana Sonuçlar Okuyucular arasındaki genel fikir birliği (A1-A2-A3-R1-R2) makuldü (k = 0.32). Tabakalı analiz, US kullanıcıları arasında orta düzeyde okuyucular arası uyuşma (k = 0.58) gösterdi (A1-A2-A3). Uyuşma, göğüs röntgeni okuyucuları (R1-R2) arasında makuldü (k = 0.39). Yazarlar, okuyucular arası anlaşmalara dayalı olarak, US yorumunun göğüs radyografisi analizinden daha üstün olduğu sonucuna varmışlardır.

Yorum US kullanıcıları arasındaki okuyucular arası anlaşmanın X-ray kullanıcılarınınkinden daha iyi olduğu bildirilse de (orta veya makul), çalışma tasarımı, Nuss prosedüründen sonra pnömotoraksın tespiti için US’i X-ray ile gerçekten karşılaştıracak şekilde yapılmamıştır. Diğer bir deyişle, X-ray radyoloji analizine ek olarak ultrasonun radyoloji yorumunun olmaması, iki modalitenin karşılaştırmasını sınırlandırır, bu da çalışmanın bir referans standardı olmadan yalnızca okuyucular arası uyuşmayı değerlendirmesine neden olan önemli bir sınırlamaya neden olur. Ek olarak çalışma, tespit edilen pnömotoraksların klinik önemini değerlendirmedi.

 

GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ

Çocuklarda sistemik venöz tıkanıklıkların yönetimi

Gill AE and Shivaram GM.

CVIR Endovascular 2020;3(59):1-11.

Soru (lar) Pediatrik sistemik venöz oklüzif hastalıkla ilgili etiyolojiler, sunumlar, tanı testleri, rekanalizasyonun genel teknik konuları ve prosedürel komplikasyonları nelerdir?

Tasarı Derleme Makalesi

Ortam Tek kurum (Emory Üniversitesi Tıp Fakültesi, Atlanta, Georgia)

Yorum Bu derleme makalesi, çocuklarda sistemik venöz tıkayıcı hastalığın kısa bir arka planını içerir ve bu tür klinik durumlarda yardımcı olan görüntüleme çalışmasını açıklar (Doppler ultrason, kontrastlı MRI, dinamik MR venografi ve kontrastlı BT dahil). Makalenin birincil odak noktası, prosedür ekipmanı, teknik ve karşılaşılan potansiyel komplikasyonlar dahil olmak üzere hem akut hem de kronik venöz tıkanıklıkların endovasküler yönetimi hakkında bilgi sağlamaktır.

Anatomik işaretlere dayalı başarısız lomber ponksiyondan sonra spinal ultrason: tek bir kurumsal deneyim

Jeyakumar A, Weaver JJ, Chick JFB et al.

Pediatric Radiology 2020. Published online 17 September 2020.

https://doi.org/10.1007/s00247-020-04831-w.

Soru (lar) Prosedür öncesi ultrason (US), anatomik işaretlere dayalı (yatak başı) Lomber Ponksiyon(LP) sonrası US kılavuzlu (USG) Lomber Ponksiyonun teknik başarısını ve güvenliğini artırıyor mu?

Tasarım Ekim 2017’den Nisan 2020’ye kadar geriye dönük kohort çalışması

Ortam: Tek merkez (Washington Üniversitesi / Seattle Çocuk Hastanesi, Seattle, Washington)

Katılımcılar 47 çocuk

Müdahale Acil USG LP (24 saat içinde yapılması gerekir)

Çıktılar Prosedür öncesi US’te belirlenen teknik başarılar, advers olaylar, ilgili anormallikler

Ana Sonuçlar Görüntü kılavuzluğunda LP yapılan 36 hastanın tümü başarılı bir LP’ye sahipti. Girişimsel radyolojiye sevk edilen kalan 11 çocuk (% 23), serebral omurilik sıvısının (BOS) azlığı ve /veya LP ihtiyacını ortadan kaldıran klinik durumdaki iyileşme nedeniyle görüntü kılavuzluğunda LP’ye girmedi. 15 LP (% 42), “hafif” bir advers olay olan (Girişimsel Radyoloji Derneği / SIR sınıflandırması) travmatik LP’ye neden oldu. Orta veya şiddetli advers olay belgelenmemiştir. Prosedür öncesi ultrasonda belirlenen anormallikler arasında BOS hacmi azlığı ve epidural hematom vardı.

Yorum Çalışma, başarısız yatak başı LP girişiminden sonra odaklanmış spinal US’nin teknik başarıya yardımcı olabileceği ve BOS hacminin azlığı ve /veya epidural hematom varlığı gibi prosedürle ilişkili komplikasyonları belirleyerek görüntü kılavuzlu LP için hasta seçimini artırabileceği sonucuna varmıştır. Makalenin sınırlamaları arasında küçük örnek boyutu/odaklanmış hasta dahil etme kriterleri, hasta raporlamasına dayalı komplikasyonları dahil etmede zorluk (örn. LP sonrası baş ağrısı) ve gerçekten görüntü kılavuzu ile gerçekleştirilen LP ile ilişkili travmatik LP ile yatak başı LP girişiminden önceden var olan kanı ayırt etmede zorluk vardı.

 

MUSKULOSKELETAL RADYOLOJİ

 

Gelişimsel kalça displazisi olan çocuklarda anteroposterior pelvik radyografiler kullanılarak yapay zeka destekli teşhisin klinik uygulaması

Zhang SC, Sun J, Liu CB et al.

The Bone & Joint Journal 2020;102-B(11)1574-1581.

Soru (lar) Anteroposterior (AP) pelvik radyografilerde gelişimsel kalça displazisini (GKD) teşhis etmek için derin öğrenme sistemini nasıl geliştirebiliriz ve klinik uygulamasının fizibilitesi nedir?

Tasarım Nisan 2014’ten Aralık 2018’e kadar geriye dönük çalışma

Ortam Tek merkez (Anhui Eyalet Çocuk Hastanesi ve Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Hefei, Anhui, Çin)

Katılımcılar Derin öğrenme sistemini eğitmek ve optimize etmek için 10,219 AP pelvik radyografi kullanıldı. Daha sonra derin öğrenme sistemi ve klinisyenler tarafından konulan teşhisleri karşılaştırmak için 1.138 radyografi kullanıldı

Müdahale: Klinisyenlere kıyasla derin öğrenme sistemi (8 pediatrik Ortoped asistanı, 2 pediatrik Ortopedi doçenti ve 2 pediatrik radyoloji doçenti dahil)
Çıktılar: Bland-Altman grafikleri ile değerlendirilen asetabular indeks ölçümlerinin doğruluğu, duyarlılığı, özgüllüğü ve tutarlılığı

Ana Sonuçlar Kalça çıkığının teşhisinde derin öğrenme sistemi için alıcı işletim karakteristiği eğrisi altındaki alan 0,975 idi. Derin öğrenme sistemi için duyarlılık ve özgüllük sırasıyla% 95,5 ve% 99,5 idi. Klinisyen önderliğindeki tanılarla karşılaştırıldığında, derin öğrenme sistemi çıkık olmayan ve çıkık kalçaların radyografilerindeki asetabular indeksleri ölçmede daha tutarlıydı (-3.27O-2.94O‘ya karşı -7.36O-5.36O, p <0.001).

Yorum Çalışma, radyografilerde GKD’nin değerlendirilmesi için derin öğrenme sistemi geliştirme deneyimini açıklar ve mevcut tarama sevk sürecini iyileştirebilecek klinisyenlere kıyasla performansını gösterir. Çalışmanın kısıtlılıkları arasında tek merkezli yapısı, radyografik açıklamalardaki farklılıklar ve daha büyük çocuklarda ve şiddetli dislokasyonu olan çocuklarda kalça radyografilerinin sınırlı değerlendirilmesi yer almaktadır.

 

NÖRORADYOLOJİ

 

Baş ve boyundaki venöz malformasyonların görüntü kılavuzluğunda perkütan skleroterapisi: klinik ve MR temelli volumetrik orta- dönem sonuçları

Vollherbst DF, Gebhart P, Kargus S et al.

PLoS ONE 2020;15(10): e0241347.

https://doi.org/10.1371/journal.pone.0241347.

Sorular: Baş ve boyundaki venöz malformasyonların (VM) görüntü kılavuzluğunda 95% etanol veya polidokanol ile perkütan skleroterapi (PS) sonrası klinik ve MR temelli volumetrik orta- dönem sonuçları nelerdir?

Tasarım: Prospektif olarak yapılan veritabanının Eylül 2010’dan Mayıs 2015’e kadar retrospektif analizi

Yer: Tek merkez (Kepler Üniversite Hastanesi: Kepler Universitatsklinikum GmbH, Avusturya)

Katılımcılar: 27 hasta (ortalama yaş: 29.2) ve total 51 tedavi seansı

Müdahele: Görüntü kılavuzluğunda PS

Sonuçlar: Klinik sonuçların kategorisi: 0= daha kötü, 1= değişmemiş, 2= minor gelişme, 3: major gelişme (hem bir nöroradyolog hem de bir cerrah tarafından yapılmıştır ve görsel muayene, sübjektif hasta semptomları ve/veya ebeveynler ve/veya doktorların izlenimlerini içerir). Tedavi öncesi ve sonrası görüntülemeye dayalı volumetrik değerlendirmesi ile 3T sistemi kullanılarak 4 haftalık tedaviden sonra gerçekleştirilen MRI volumetrik analizi (tedavi cevabı kategorisi 0= daha kötü (>%10 artış), 1= değişmemiş (%10 azalma veya %10’a kadar artma), 2= minor gelişme (%10-25 azalma), 3: orta düzey gelişme (%25-50 azalma), 4= major gelişme (>%50 azalma). VM’ler daha sonra “büyük” (medyan hacimden daha büyük) veya “küçük” (medyan hacimden daha küçük) VM’ler olarak sınıflandırıldı. Kalıcı komplikasyon oranı da değerlendirildi.

Ana sonuçlar: Klinik sonuç hastaların % 7,4’ünde daha kötüleşti ve hastaların % 3,7’sinde değişme olmadı. Hastaların % 7,4’ünde minor bir klinik iyileşme ve % 81,5 oranında major iyileşme oldu. Tedavi edilen VM’lerin hacimleri hastaların % 7.4’ünde daha kötüydü ve % 14.8’inde değişmedi. VM hacminde minor iyileşme % 22,2, orta düzey iyileşme % 44,4 ve major iyileşme % 11,1 olarak görüldü. Kalıcı komplikasyonlar % 3.7 oranında oluştu.

Yorum: Yazarlar, PS’nin, baş ve boyun VM’leri olan hastalar için klinik iyileşmesine ve VM’lerin boyutunun küçülmesine dayalı olarak etkili bir tedavi olabileceği sonucuna varmışlardır. Yazarlar semptomların hafifletilmesinin mutlaka önemli miktarda hacim küçülmesi gerektirmediğini belirtmişlerdir. Asemptomatik olan hastalar takip MR almadıkları için, volumetrik analize ilişkin olarak PS başarısının eksik tahmin edilmesi potansiyel bir sınırlamadır.

 

Hemofagositik lenfohistiyositozlu çocuklarda merkezi sinir sistemi tutulumunun MR bulguları: klinik biyokimyasal testlerle korelasyon

Rausa VC, Shapiro J, Seal ML et al.

Neuroscience and Biobehavioral Reviews 2020;118:643-653.

https://doi.org/10.1016/j.neubiorev.2020.08.017.

Sorular: Merkezi sinir sistemi (MSS) tutulumu olan hemofagositik lenfohistiyositozun (HLH) MR özellikleri nelerdir? Bu özellikler klinik biyokimyasal testlerle nasıl ilişkilidir?

Tasarım: Ocak 2012’den Haziran 2019’a kadar olan retrospektif çalışma

Yer: Tek merkez (Chongqing Tıp Üniversitesi Çocuk Hastanesi, Chongqing, Çin)

Katılımcılar: MR bulgularına göre gruplandırılmış HLH-MSS’li 118 çocuk

Müdahale: Beyin MR’ı, 11 yıllık deneyime sahip 1 pediatrik nörolog ile birlikte 2 pediatrik radyolog (her ikisi de >10 yıllık nöroradyoloji tecrübesine sahip) tarafından gerçekleştirildi ve analiz edildi. Beyin omurilik sıvısı (BOS) mikroprotein içeriği, BOS hücre sayısı, serum aspartat aminotransferaz (AST), serum laktat dehidrojenaz (LDH), plazma fibrinojen (FIB), trombosit sayımı (PLT) ve aktive parsiyel tromboplastin zamanı (APTT) dahil olmak üzere 7 biyokimyasal test elde edildi.

Sonuçlar: Beyin MR bulguları, “Normal” (Grup 1), “diffüz hacim kaybı” (Grup 2) ve “beyin parankimal lezyonları” (Grup 3). Klinik biyokimyasal testler ile üç grup için ikili karşılaştırma yapıldı ve Spearman’ın sıralama korelasyon katsayısı (r) hesaplandı.

Ana Sonuçlar: Üç grup arasında biyokimyasal değerleri karşılaştırırken, BOS hücre sayısı hariç, istatistiksel farklılıklar vardı. Aşağıdaki biyokimyasal testler için MR grupları ile pozitif korelasyon vardı: BOS hücre sayısı (r = 0.193, p = 0.036), BOS mikroprotein içeriği (r = 0.379, p <0.001), AST (r = 0.521, p <0.001) , LDH (r = 0.514, p <0.001) ve APTT (r = 0.326, p <0.001). MR grupları ile PLT (r = -0.633, p <0.001) ve FIB (r = -0.258, p = 0.005) için negatif korelasyon vardı.

Yorum: Yazarlar, HLH’nin beyin MR bulgularının MSS tutulumu ile önemli biyokimyasal testlerle iyi korelasyon gösterdiği sonucuna varmıştır; bu, beyin MR’ının HLH’nin ciddiyetini ve klinik sonuçlarını değerlendirmeye yardımcı olabileceğini düşündürmektedir; ancak, spesifik rolünü ve biyokimyasal testleri nasıl tamamlayabileceğini incelemek için daha fazla çalışma gereklidir. Bununla birlikte, 1.5T ve 3T cihaz kullanımı (lezyon sınıflandırmasında bilinmeyen hatalara yol açabilir) ve 29 çocuk için küçük oranda kontrastlı MR kullanımı da dahil olmak üzere birkaç önemli sınırlama vardır (Bu, küçük lezyonların kaçırılmasına yol açabilir).

 

Pediatrik hafif travmatik beyin hasarında nörogörüntüleme: Sistematik inceleme

Rausa VC, Shapiro J, Seal ML et al.

Neuroscience and Biobehavioral Reviews 2020;118:643-653.

https://doi.org/10.1016/j.neubiorev.2020.08.017.

Sorular: Çocuklarda ileri düzey beyin görüntüleme ve beyin sarsıntısı sonrası semptomlar (PCS) arasındaki ilişki nedir? Kanıtın kalitesi nedir?

Tasarım: Sistematik inceleme

Yer: Tek merkez (The Royal Children’s Hospital, Melbourne). MEDLINE, PsycINFO, EMBASE ve PubMed için bir literatür taraması yapıldı.

Katılımcılar: 58 görüntüleme çalışması dahil edilme kriterlerini karşıladı (total 2047 hafif travmatik beyin hasarı hastası ve 1243 kontrol hastası)

Sonuçlar: T1- / T2-ağırlıklı görüntüleme, duyarlılık ağırlıklı görüntüleme (SWI), difüzyon ağırlıklı görüntüleme (DWI), fonksiyonel MRI (fMRI), serebral kan akışı/ hacmi (perfüzyon ağırlıklı görüntüleme, arteriyel spin etiketleme ve faz kontrast anjiyografi dahil) ve spektroskopi gibi çeşitli MR tekniklerinin görüntüleme bulguları kullanıldı. Ek olarak, çalışma, Newcastle Ottawa Ölçeği (NOS) ve Veri Analizi ve Paylaşımında En İyi Uygulamalar Komitesi (COBIDAS) kontrol listelerini kullanarak görüntüleme çalışmalarının kalitesini değerlendirdi.

Ana Sonuçlar: T1- / T2 ağırlıklı görüntüler, gri cevher değişiklikleri ve bunların PCS ile nasıl ilişkili oldukları konusunda karışık bulgulara sahiptir. SWI bulguları ile yaralanma şiddeti arasında pozitif bir ilişki olabilir. Bazı çalışmalar, çeşitli DWI ölçümlerinin, yaralanma ciddiyetinin klinik göstergeleriyle birlikte prognostik değer potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. Bazı çalışmalar, görevle ilgili bilişsel aktivasyonun analizine ek olarak, metabolik aktivite (kan oksijen düzeyine bağlı değişiklikler/ BOLD sinyalindeki değişiklikler) ile sporcularda oyuna dönüş zamanı arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Hafif travmatik beyin hasarı olan hastalarda serebral kan akışı ve hacim analizleri değişkenlik göstermiştir. Birkaç çalışma, 1. kez sarsıntıdan sonra frontal lobda GABA/ Kreatinin oranının arttığını ve yaralanmadan aylar sonra NAA/ Kreatinin ve NAA/ Kolin oranlarında azalma olduğunu göstermiştir.

Yorum: Bu sistematik inceleme, mevcut literatürün, yöntemlerdeki farklılıklar ve nispeten küçük örnek büyüklükleri nedeniyle anlamlı sonuçlar çıkarmak için yetersiz kanıt sağladığını belirtmektedir.

 

Translated by: Çiçek Bakır, Defne Başkur, Ahmet Umur Topçu, Duygu Cengiz

References
  • Share